top of page

Doğaya Dönüş: Ekşi Maya

Güncelleme tarihi: 26 Şub 2022


M.Ö. 9000'li yılllarda ekmek yapımı olduğuna dair kanıtlar bulunduğu söylenmektedir. Tabi bu ekmekler bizim şu an fırınlardan aldığımız halinde değillerdir sanıyorum. Tahılın en yalın metodla ekmeğe dönüştürülmüş hali olduğunu düşünüyorum.


Bazı kaynaklarda M.Ö. 3500'lü yıllarda bir mısırlı fırıncının ekmek yapmak için hazırladığı hamuru unutması sonucunda hamurun kabardığını ve ekşidiğini gördüklerine dair rivayetler vardır. Fırıncı hamuru bu hali ile pişirince hamurun kabardığını görürler ve lezzetli bir ekmek elde ederler.


Ve bu şekilde ekmek yapımı günümüze kadar gelir.


Gelir gelmesine ama artık bir çoğumuzun da bildiği gibi çoook değişerek.

Hali hazırda son bilimsel araştırmalar neticesinde bazı doktorlar tahıl grubu gıdanın kesinlikle tüketilmemesi söylerler. Ben bu konuda uzman değilim ancak 10 yıldır sağlıklı beslenme düzeni nasıl olmalı arayışında biri olarak, bu süreçte; özellikle başlarda neredeyse hiç bir bilimsel veri yokken güvenilir kaynak arayışımı hep DOĞAYA çevirdim. Doğadan daha fazla doğru ve dengeli hiç bir bilimsel araştırma bulamadım.


Bu bilgi yoksunluğu içerisinde sıkça düşünme, gözlemleme ,vücudumu analiz etme şansına sahip oldum. Benim vücudum ne istiyor? ne bekliyor? Ben ona hangi yakıtı verince nasıl tepki veriyor? Elbette bunu yaparken de beden-ruh-zihin bütünlüğümü bozmadan dengeli bir şekilde gözlemlerimi sürdürdüm.


Netice de her zaman vardığım nokta şu oldu ki: "Doğanın bize yüzyıllardır sunduğu değiştirilmemiş her türlü gıda vb. olanak doğanın dengesini bozmadan ve dolayısıyla kendi dengemizi de bozmadan tüketilmelidir."

Ve,


"İnançlarımızın bize verdiği öğretileri de dinleyerek yaşam tarzı alışkanlıkları oluşturulmalıdır."


Birinci cümlenin özünde mevsimsel beslenme, katkısız, koruyucusuz, işlenmemiş, doğru miktarda, doğru zamanda tüketiliyor olması vardır.


İkinci cümlenin özünde sorgusuz bir inanç vardır. Doğruluğu tartışılmazdır. Nitekim beslenmeyi baz alacak olursak IF (Intermitted Fasting-Aralıklı açlık) nin insan vücut sağlığı için ne kadar eşsiz bir seçenek olduğu kesinleşmiştir.


Bu yaklaşım tarzımdan dolayı da ben siyez buğdayı, çavdar buğdayı gibi genetiği değiştirilmemiş atalık tohumlarla ve atalık ekşi maya ile doğal fermente metoduyla yapılan bir ekmeğin doğru miktarda tüketildiği zaman zararsız olduğunu düşünenlerdenim.


Siyez buğdayını ilk duyduğum zaman 2015 yılıydı. Çocuğum için ek gıdaya nasıl başlamalıyım diye araştırırken karşılaştım. Ekşi maya nedir hiç bilmiyor ve okuduğum sayılı bir kaç blog yazısında da ne yazdığını hiç anlamıyordum. Ekşi maya, yaş maya, instant maya.. Kafam karmakarışıktı. Sonunda bu çığlığıma hazine bulmuş gibi sevindiğim Mayaköy firmasının buğday unundan yapılan ekşi mayasını sipariş ederek başladım. Mayayı buğday unu dışında bir un çeşidi ile yapamayacağım okudum her yerde, bende denilen gibi buğday unu ile besledim. Gerçi nasıl besleyeceğimi bile bilmiyordum ama sağolsunlar kavanozun üzerine yazmışlar da onu da anlamadım. Hiç alakam olmayan konulardı.


Mayayı beslerken organik buğday unu kullandım. Ekmek yaparken organik siyez unu kullandım. Tabi ona ekmek denirse.:)


O ekmekleri yapmak benim için tam bir kabustu. Ama öğrenmek ve kendimi geliştirmek için hiç bir engelim yoktu. Denemelere hep devam ettim. Çocuğuma ilk ekmeğini siyez ekmeği olarak vermenin gönül rahatlığı ile yoluma devam ettim.


Daha sonra mayayı devam ettiremediğim için tekrar sipariş vermek durumunda kaldım. Gördüm ki bu yüzyılın sorun çözücüsü "sürdürülebilirlik" doğanın kalbinde zaten var. İkinci denemem de de sürdürülebilirliği yakalayamadığım için ekmek yapma serüvenime bir kaç ay ara verdim.

Bu süreçte ekmek yerine konabilecek alternatifler kimi zaman buldum kimi zaman bulamadım ama hücrelerimiz şanslıydı ki uzun yıllardır kahvaltı da gerçek anlamda 1 dilim harici tahıl tüketmiyorduk. Çorbalar da, yemekler de ki tahıl tüketimimizi oldukça kısıtlamıştık.


İkinci çocuğumun da doğumuyla kendime inancım tam bir şekilde kendi mayamı yapmak için yola koyuldum. İlk denemem başarısız oldu ama ikinci de %100 siyez ekşi mayamı sıfırdan kendim yaptım.


Gördüm ki DOĞA bir mucize. Sadece su ve un kullanarak uygun ısı ve nem koşullarında bağırsak bakterilerimizin %85'ini oluşturan yararlı bakterilerin üremesine görmeden tanık oluyorsunuz.


Hikayesine bu kadar önem verdiğim bu gördüğünüz maya benim 3 sene önce %100 siyez unundan yaptığım sevimli bakteriler içeren atalık ekşi mayam.

İnsan, DOĞAnın gücünden yararlanıp hiç bir katkı eklemeden sadece su ve unu karıştırıp sıfırdan maya yapınca değişik bir şekilde sahipleniyor haliyle.


Bu konulara ilgisi olmayanlar için manyakça gelebilir anlıyorum. Bende mutfağa bu denli ilgili olmadan önce yapanları görünce çok demode kim uğraşacak bununla derdim.


Ama o lezzetini, sağlıklı olma halini daha iyiye taşıma arzusunu yaşadıkça ve el emeği üretimin kıymetli hissini yaşadıktan sonra insanın her şeyi kendi yapası geliyor.


İnternette yazılan ekşi maya tariflerinin bir çoğunda 3-4 günde elde edileceği yazar ancak atalık tohumdan, katkısız, koruyucusuz olunca işler bu şekilde ilerlemiyor. DOĞA size sağlığınızı daha iyiye taşımayı hedeflerken en büyük destekçiniz olacak sabrı da öğretiyor. Yaklaşık 3 haftada ekmek yapımında kullanabileceğim mayamı elde etmiştim.


Evet sağlığımı daha iyi bir hale taşımak istiyorum ama gerçekten uğraşacak vaktim yok, denemek istemiyorum hazırını almak istiyorum derseniz buradan sipariş verebilirsiniz.


Yok ben denemek istiyorum derseniz tarife buyurun.







0 görüntüleme0 yorum
Yazı: Blog2_Post
bottom of page